19 Temmuz 2010 Pazartesi

BADİRE

İki yaz önce Bodrum’ da tatildeyim. Bir arkadaşımın yanına gitmiştim, O gündüzleri çalışırken ben de kendi kendime vakit geçiriyordum.
Genellikle sakin iskelelere konuşlanıyordum. Ruh halim sebebiyle hiç sosyalleşesim yoktu, sadece kitaplarla ilişki kurduğum bir tatildi işte…
Kimse umurumda olmadığı için herkesin müthiş dalga geçtiği fakat lens kullanan biri olarak beni çok rahat ettiren su geçirmez, eski tip, kocaman, büyüteç camlı deniz gözlüğü ile giriyordum denize.Biraz tuhaf görünüyordu evet ama dedim ya pek de umursamıyordum.
O gün yine gözlüğümü taktım ve denizler alemine daldım, ilk kez bulanıktı Gündoğan’ın suyu. Hatta görüş mesafem o kadar kısıtlıydı ki, biri yakınıma gelene kadar seçemiyordum.
Ve her şey birdenbire oldu. Sıradan, güneşli, masum bir yaz günü o talihsiz kazayla alacakaranlık kuşağına dönüşecekti.
Suyun altında önümü bile doğru düzgün göremeyerek- ama nedense ısrarla su altında gitmeye devam ederek- ilerliyordum. Birdenbire beyaz bir insan butu gördüm ve çarpmadan sudan çıkabildim. Çarpışacakmış gibi olduğumuz için nezaketen “pardon” demek üzere yeltenirken, butun sahibi feryat etmeye başladı:
- N’aaptığınızı sanıyosunuz siz? Az daha bana çarpacaktınız…
Ama neredeyse ağlayacak, o kadar feci durumda yani…

-Pardon, su çok bulanık bugün, son anda gördüm sizi

Ben onun “ok sorun değil” diyeceğini konunun da burada kapanacağını düşünürken kadının annesi olduğunu sandığım daha olgun ve dolgun bir kadın yaklaşıp sazı eline aldı:
-Kızım ne kadar büyük badire atlattı farkında mısınız?
Ben cidden anlayamıyordum, bir an için gözümdeki dev deniz gözlüğünden şüphelendim. Belki de beni insan değil de garip bir deniz canlısı falan sanmıştı…
Alttan aldım;
-Kusura bakmayın , görememişim.

Tam arkamı dönüp kulaç atmaya hazırlanıyordum ki tekrar bir ok geldi;
-Ya çarpışsaydık? Ne büyük panik yaşadım, ya çarpışsaydık? Neden önünüze bakmıyorsunuz?

Artık sinirlerimin ve sınırlarımın zorlanmaya başladığını hissettim. Alttan, üstten alacak halim de kalmamıştı, ayrıca dehşet bir merak duymaya başladım:
-Yahu otoban mı burası, ne demek suyun altında önüne bakmak, farlarımı da yakayım bari oldu olacak. Yahu çarpışsak ne olacaktı acaba ben de merak ettim, tır mıyım ben sizi biçip geçicem, 50 kilo bile değilim kaldı ki su altındayız, deniz altı hızında da değildim, kendi kendime süzülüyordum öyle. En fazla birbirimize değebilirdik hepsi bu. Alla Alla yaa, delirttiniz beni!

İnanılmaz ama devam ettiler bir süre daha, kadının annesi etraftakilere falan anlatıyor; “yaa evet kızıma oldu, çok büyük badire atlattı, nerdeyse ya, ya yaa sormayın, nerdeyse çarpışıyolardı”
Neredeyse ağıt yakacak!

Ayyy anlatırken bana yine sinir geldi şimdi! N’olurmuş çarpışsak yahu Allah aşkına biri bana açıklasın, ben hala anlayamadım…

Sanırım tek suçlu dev deniz gözlüğü,
Yok yok olamaz, başka bir şey olamaz…

Badire atlatmış hanımefendi!
Otoban sanki suyun altı…
Salak!

2 yorum: